Bilgi Teknolojileri ve
iletişim kurulunun web sitesindeki açıklamaya istinaden Twitter’a “KORUMA
TEDBİRİ” uygulanmaya başlandı ; “Bu İnternet sitesi (twitter.com) hakkında İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığı (TMK 10. Maddesi İle Görevli)'nin 20/03/2014 tarih ve sayılı kararına istinaden Telekomünikasyon
İletişim Başkanlığı tarafından KORUMA TEDBİRİ uygulanmaktadır”.
Mealen Twitter’a
erişim engellendi yani daha açık bir ifadeyle yasaklandı!
Yasak; günümüzün
en ürkütücü kelimelerinden birisi halini aldı.
Telekomünikasyon
alt yapısının geliştiği, akıllı iletişim teknolojilerinin çevremizi kuşattığı
günümüzde ülkemiz için hala sosyal medyaya erişimin tartışılır bir konu olması
sarsıcı bir gerçeğimiz olma halini sürdürüyor.
Sosyal medya
dediğimiz şey yeni medya düzeninin merkezinde yer alan ve insanları çevrelerine,
ülkelerine ve dünyaya daha güçlü bir şekilde entegre eden görünmeyen bir gücün ta
kendisi.
Özellikle Türkiye’de
Facebook ve Twitter’ın kullanım sıklığına bakınca, ister alışkanlık, ister
yaşam tarzının yeni bir parçası istersek gereksiz bir ayrıntı olarak değerlendirelim ama arka
plana atamayacağımız bir gerçek var ki o da sosyal medyanın hayatımızda işgal
ettiği yerin büyüklüğü olacaktır.
Sosyal medya bireyler
için sadece bir haber alma kaynağı olmanın yanı sıra haber verme ve paylaşma
gibi haberleşmenin, pazarlama, tanıtım ve reklam unsurlarının geniş ve yoğun
bir şekilde kullanıldığı önemli bir güncel araç haline geldi.
Evet, hepimizin artık
neredeyse bir kardeşi haline gelen sosyal medyayı övmeyi bir kenara bırakıp,
erişime getirilen engeli tartışmamız yerinde olacaktır.
Dünyada 250
milyona yaklaşan, Türkiye’de 12 milyonu aşan kullanıcısı olan Twitter’a Çin’de
yasak olduğu için genel olarak erişim sağlanamıyor. İran’da ise 2009’da ki Devlet
Başkanlığı seçimlerinden önce yasaklanan Twitter, 2013 Eylül’ünde yeniden
erişime açıldı. Bugün itibariyle bu erişim engeli kaldırılmadığı takdirde Çin’le
beraber aynı kategoride yer alıp, İran örneğinde olduğu gibi seçim öncesi “zamanlaması
manidar” bir tarihsel benzerliği de paylaşmış olacağız.
Yasakların
engellenmesi ve vatandaşların kendilerini özgür olarak hissedip,
nitelendirmeleri yasalarla kazanılmış haklarla beraber insanların yaşam
pratiklerinde hayat tarzlarını muhafaza veya modernize edebilecekleri,
kendilerini ifade edebilecekleri platformların varlığı ve güçlülüğüyle
mümkündür.
Başbakan’ın Bursa
mitinginin ardından verdiği kapatılma sinyallerinin, gece saatlerinde mahkeme
kararıyla yasal bir erişim engeline dönüşmüş olması demokratik bir ülke olma
yolunda almamız gereken önemli bir mesafenin de olduğunun göstergesidir.
Twitter yasağı fark
edilmeye ve haber olmaya başladıkça DNS ayarlarının değiştirilerek ve bir takım
uygulamalar indirilerek erişimin sağlanabileceği duyurulmaya başlandı. Nitekim
bu yönteme de fazlasıyla başvuruldu.
Tabi DNS
ayarlarını her daim değiştirmek bir yol olabilir ama ahlaki bir tartışmaya yol
açmayacak şekilde internete özgürce erişim hakkınızı savunmak bu süreçteki en
önemli ve etkin yol olacaktır.
17 Aralıktan sonra
ortaya çıkan bilgi bombardımanı ister istemez toplumun algısını adeta alt üst
ederek neyin doğru neyin yanlış olduğuna dair büyük bir kafa karışıklığına
sebebiyet verdi.
Şeffaflığa her
zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğumuz bu süreçte, tüm iddiaların üzerine
cesaretle gitmek, her türlü yolsuzluk ve vesayet iddialarının hukuk içinde
ispatı için ortak bir tepkide buluşabilmenin en doğru yol olması gerekirken, seçim
meydanları üzerinden ayrışmak ve ötekileşmek ister istemez vicdanlarımızda ve
demokrat duygularımızda büyük gedikler açacaktır.
Bugün Twitter’ı
kapatmak yani sosyal medyanın böylesine etkin ve kitlesel bir kanalına müdahale
etmek ortada dolaşan iddialar karşısında kamuoyundaki “acaba”ları derinleştireceği
gibi, zamanlamasıyla seçim öncesine denk gelmiş olması ve erişimin engellenmesi
şekli Türkiye’de siyasetin sandığa dayanmayan en önemli boyutu olan vicdani
meşruiyetin derinden sarsılmasını da sağlayabilecektir.
Cumhurbaşkanından
başlayıp, devlet/siyaset protokolünün Twitter hesabı olan tüm mensupları
hesaplarına erişmeye çalışıp erişemediklerinde mahkeme kararına saygılarını ifade
edip görüş mü beyan edecekler yoksa sosyal medyaya erişmenin günümüz için doğal
bir hak olduğunu özgürce savunabilecekler mi?
Hele ki farklı toplumların
ve grupların birbirini anlamada, sosyal medyadaki yorum ve eğilimleri dikkate
aldığını, işin uluslararası itibara etkisini ve doğrudan sermaye yatırımlarını
etkileyen ekonomik boyutunu da düşününce, neticeyi bekleyip göreceğiz, ama bir
konuda herkes net galiba; olmadı…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder