İstanbul'da Topbaş ve Sarıgül arasında geçeceği belli olmaya başlayan seçim atmosferinde Başkent'te Mansur Yavaş'ın CHP'den adaylığa yeşil ışık yakmasıyla bambaşka bir sürecin içerisine girildi.
MHP kökenli olan ve Beypazarı gibi kasaba niteliğindeki bir Başkent ilçesini kısa sürede adeta dünyaya açan Avukat Mansur Yavaş 2009 yerel seçimlerinde Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerini kazanamasa da aldığı %27'lik oy oranıyla hafızalarda ciddi bir yer edindi.
Ankara'da Melih Gökçek ve Murat Karayalçın arasında ki bir yarış olarak geçmesi beklenen 2009 yerel seçimlerinde, bir önceki seçimlerde Beypazarı'nda 11.000 seçmenden aldığı %55'lik oy oranına karşın Ankara Büyükşehirde 656.895 seçmenle %27'lik bir teveccühe layık görülmesi ise başarının matematiği olarak okunabilir.
Mansur Yavaş CHP'nin adaylık teklifine olur vermeden önce bu konuyu ve onu bu adaylığa yönlendiren gerekçeleri web sitesinde ve Facebook hesabından paylaştı.
Bu ifadelere kronolojik bir düzlemde bakınca ortaya çok ilginç bir tablo çıkıyor.
Öncelikle 2009 seçimlerinde aldığı oya karşın ve adaylık konusunda ki tüm isteğini paylaşmasına rağmen MHP tarafından istenmeyen adam olduğunu Devlet Bahçeli'nin kendisi için sarf ettiği şu sözlere başvurarak ifade ediyordu; "İLGİ ALANIMIZDAN ÇIKMIŞ ŞAHSİYET, NE YAPARSA YAPSIN."
Devlet Bahçeli'nin başında olduğu bir MHP'de siyaset şansı kalmadığı artık netleşen Yavaş'ın, yaptığı açıklamadaki en ilginç nokta ise Demokrat Parti destekli adaylığında başına gelenler.
Seçimin finansmanı için eski Anavatan binasının satışından elde edilecek geliri düşünen parti yöneticilerinin bu niyetlerinin basına yansımasıyla, Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin "mülk sahiplerinin talebi olmadan ve imar yasasına aykırı olarak DP Genel Merkez Binasının Kültür Merkezi yapılması kararı alındığı" belirtilen ifadeyle Melih Gökçek'inde bu adaylığın gerçekleşmesini istemediği açıkça vurgulanmış oluyordu.
Genel Başkanlık potansiyeli taşıdığı için Bahçeli'nin dışlayıcı tavrı ve yüksek bir oy oranına sahip dişli bir rakip olması nedeniyle Gökçek içinde seçimi zora sokabilecek bir siyasi kişilik olması nedeniyle Yavaş'ın siyasette yer alma ve Ankara'ya Başkan olma isteğinin arttığını söylemek yanlış olmayacaktır.
Tabii bunların hepsi bir yana diğer bir önemli husus da CHP içinde yükselen bir kısım tepkilerin ne anlam ifade ettiğidir.
Sağ ve sol olarak ayrılan ve ideolojik derinliği olan bir siyasetin artık marjinal gruplar dışında kayda değer bir geçerliliği kalmadı ve roller öylesine birbirine karıştı ki ayırt edilemez hale geldiler. Sol ve sağ ayrımı zaman içerisinde ideolojik bir gelenekten gelen kişiler için nostaljik bir anlam taşımaya devam ettikçe, yeni ve çoğunluk olan seçmenler üzerinde anlamlı bir etkiye sahip olamadı. Seçmen de başta Ak Parti olmak üzere merkez sağ partilerin CHP'nin eskisiyle uğraşmasını öncelik haline getirmesi yerine, mevcut haliyle propaganda üzerinden ilkeli bir siyasi rekabet geliştirmesini bekler hale geldi. Tabi CHP'nin de yıllardır bozuk plak gibi aynı şeyleri tekrarlayıp, projesiz, vizyonsuz bir siyasetle uğraşmaktan vazgeçmesi gerektiğini de beklemek seçmenin en doğal hakkı.
Sağ gelenekten gelen Aytun Çıray'ın, Bülent Kuşoğlu'nun, Muhammet Çakmak'ın kendini bulduğu bir CHP içerisinde bir kısım CHP'liler tarafından Mansur Yavaş'ın adaylığını sorgulamak ve adaylığa "sağ" engeli koymak geç kalınmış ve "yenilik" kavramıyla çelişen, günle uyuşmayan sorunlu bir yaklaşım gibi duruyor.
Hatırı sayılır oranda muhafazakâr ve milliyetçi seçmene sahip olan Ankara'da bu özellikleri de bünyesinde barındıran demokrat bir adayla ve yine o seçim bölgesinde ciddi bir oy oranına sahip bir siyasi parti olarak CHP'nin ortaya çıkaracağı sinerjiye şans vermek ve rakibin Melih Gökçek olduğunu göz önüne alınca Ankara seçmenine ve hatta Türkiye'ye böylesine bir seçim heyecanını da çok görmemek gerekiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder