13 Ekim 2011 Perşembe

Kırılan Kanatlar


Yüreğim kanadı kırık bir kuşun feryatlarını sayıklıyor, herhangi bir acının en ateşli yerine dalasım geliyor ansızın tüm benliğimle.

Bir uçurum çıkıyor yolun sonunda karşıma, bağırmak istiyorum delice, sesim defalarca yankılanıyor ve sonsuzluğa bağırmanın garip hissi kaplıyor bedenimi.

Koştum bir gece vakti ,çocuktum, annem henüz sırtımda boncuklaşan terimi silmemişti, kaçtım açık kapıdan ve koştum delicesine hızlanarak, işte o an anladım, özgürlük buydu, nefesim kesil, tükendim, yalnız kaldım, ürktüm, korktum ve ağladım, yalnızlıkta bu olsa gerek diyerekten, büyüdüğüm zaman bir ara düşledim o anı derinden. Arkamı döndüm ve evimin ışığı parladı ansızın gözümde, bir umut koştum  kapı hala açık ve yatağım sıcacık.

Bir hayaldi belki yukarıda anlattığım ama ben hep gerçekmiş gibi yaşadım. Düş diyarlarından hisleri satın aldım ve çocukken topladığım çiçekleri her gece rüyalarımda yeniden suladım.

İnsanın yüreği sevdaya değmeye görsün, dünyayı sarası geliyor tüm benliğiyle ve hayal kırıklıklarını eski fotoğrafların arasına kaldırıveriyor, tozlanmak üzere. Her sevda aslında bir hayal depremi insan gerçek sevdasını bulamadıkça.

Yapay ürünlerin dünyasına karışmış yapay sevdalar arasında, kısır daireleri çember yapıp çevirmenin sahteliği var kelimeler arasında.

Birbirini anlamayan insanların dünyasında, yarına ait bir kargaşa var, bir hesap var, kimsenin bir türlü ucundan tutamadığı. Yapay cennet sevdası var insanların gözlerinin arkasında, cehennemi sigarasının ateşi sananlara dolu tuhaf bir karışıklık var şehrin orta meydanında.

Koş yarın seni bekliyor diyenlerdense, bugünü bitirmek isteyen kalabalıkların adımlarıyla inliyor dünya. Gökyüzünü izleyerek yürüyen avare bakışların, cüzdanını kaptırmasını izliyor sokak ortasında şehirler.

Bir güvensizlik, bir esaret, bir yalnızlık duygusu sarmış etrafımızı dolandıkça dolanıyoruz kendimizde hayat bulan hayal kırıklıklarımıza. Boşluğuna denk geldi insanlar  dünyanın ve bir türlü dişlisine çark edemeyen bir devirsizlik halindeyiz. Rölantide miyiz yoksa su kaynatmak üzere olan bir motorun üstünde miyiz, çözmek gerekli.

Zor sualler oluyor bazen, insanın kendine bile sormaktan çekindiği ve var olmanın doğal ukalalığından  olsa gerek, insanın kendini beğenmişliği gelmiyor aklına ve insan  tevazuyu ayaklar altına alıp, insan olmanın tüm intikamını kendi egosunun sırtına yüklüyor. 

Yakılan her ateş, atılan her bomba bağrımı delip geçiyor, insan olduğuma her dem şükrederim ama insan olmaktan utandığım anlarda yok değil. Huzuru kendi içinde aramaktan dahi  aciz bir neslin bir parçası olarak, kendime anlattığım tüm mutlulukları şu an yazasım geliyor kağıdın üzerine. Anlatasım geliyor, hayal dünyama ait ne varsa güzellik adına, sokakta karşıma çıkan ilk insana.

Nafile çabalarım onu da biliyorum, kuş olup uçasım geliyor, kanat çırpasım geliyor denizlerin üzerinde, ama her denememde yeni baştan kırılıyor kanadım.


COT - 2006

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder