Milletvekillerinin seçileceği genel seçimlere sayılı aylar kala, aday adaylığı müracaat sürecinin takvimine denk gelinmiş olması ulusal ve yerel basındaki bürokrat istifa haberleri ile gündemi ısındırmaya başladı. Milletvekili adayı olmak için elbette ki anayasada belirtilen şartları taşımak yeterli. Sırtınızı dayayacak bir siyasi partiniz olsun ya da olmasın, bağımsız aday olmanın yolu herkese açık.
Ancak Türkiye’deki seçim barajı sorunu nedeniyle bağımsız milletvekili olmak, özel şartlar içinde değilseniz çok ama çok zor bir olaydır. Özel şartlar dediğimiz zaman aklımıza hemen BDP gelmektedir.
Başarının özel koşulları
BDP baraj sorunu olan, ancak bu sorunun Meclis’te temsil edilmenin önünde engel olmasına karşı pragmatik yaklaşımlar geliştirerek seçimi bağımsız kazanmış adaylarla Meclis’te grup kurmayı başarabilmiş tek siyasal oluşumdur. O nedenle Meclis’e bağımsız olarak giren aday sayısını gösteren istatistiği salt bir bilgi olarak değil de içine sosyoloji ve siyaset bilimi katarak değerlendirmek durumundayız.
Ancak Türkiye’deki seçim barajı sorunu nedeniyle bağımsız milletvekili olmak, özel şartlar içinde değilseniz çok ama çok zor bir olaydır. Özel şartlar dediğimiz zaman aklımıza hemen BDP gelmektedir.
Başarının özel koşulları
BDP baraj sorunu olan, ancak bu sorunun Meclis’te temsil edilmenin önünde engel olmasına karşı pragmatik yaklaşımlar geliştirerek seçimi bağımsız kazanmış adaylarla Meclis’te grup kurmayı başarabilmiş tek siyasal oluşumdur. O nedenle Meclis’e bağımsız olarak giren aday sayısını gösteren istatistiği salt bir bilgi olarak değil de içine sosyoloji ve siyaset bilimi katarak değerlendirmek durumundayız.
Bu da bizi arkasında herhangi bir siyasi parti desteği olmadan neticelenmiş bir adaylık sürecinin milletvekilliğine dönüşme başarısını ve adayları o başarıya götüren özel koşulları barındıran arka planı görmekten alıkoymamalı. 2007 genel seçimlerinin ‘Bin Umut Adayları’nı çıkardığımız zaman Mesut Yılmaz, Muhsin Yazıcıoğlu, Kamer Genç ve Seyit Eyüpoğlu dışında tam bağımsız adaylıktan söz etmek zor olacaktır.
Milletvekilliği meslekleştiriliyor
Milletvekilliği meslekleştiriliyor
Milletvekilliği onurlu ve itibarı yüksek bir görevdir. Şüphesiz halkın bu göreve talip olan kişileri doğrudan seçmeleri dururken göreve talip olan kişileri muhtemelen siyasi partilerin kendilerine has o sihirli yöntemlerine de başvurularak ilgili seçim bölgesinin çıkaracağı milletvekili sayısına indirme veya tamamlama çabaları bir küskünler dağı yaratmamak adına genel merkezlerin korkulu rüyası haline dönüşmektedir.
Özü itibariyle bir görev olduğunu söylüyor olsak da siyasi kültürümüzün yıllar süren birikimi ve merkeziyetçi siyasi yapının sürmesiyle milletvekilliğini meslekleştirmiş bulunmaktayız.
Milletvekilliğini emanet alınmış bir yasama ve denetim görevinden, iktidarla güçlenen, muhalefetle heveslenen ve yürütme erkinin parçası olma tutkusuna dönüştüren bu süreç, siyaset kurumunun yıllar içinde gelişen tıp, mühendislik, sosyal bilimler gibi alanların çok çok gerisinde kalmasına neden olmuştur. Meslekten değil ama çekirdekten siyasi kadroların yetişmesine engel olmuştur.
İnternetin medya ayağı, tanıtım ve reklamı herkes için daha da kolaylaştırdığından şu sıralar hangi yerel haber sitesini açarsanız açın, karşınıza aday adaylarının tanıtım ve reklamları çıkacaktır. İktidar olan ve iktidar olması beklenen AK Parti’den adaylık müracaatında göz önünde bulunan kişilerin çoğunluğunun bürokrat olmaları bariz bir şekilde göze çarpıyor, yazılıp çiziliyor da. Kendi kadrolarını yetiştiremeyen siyaset kurumunun en büyük handikabı işte bu noktada başlıyor.
Aday adaylığı sürecinde bu kadar çok bürokratın istifa ederek müracaatta bulunmuş olması ve bu kişilerin ekseriyetinin tercihlerinin de yılların tek başına iktidarı AK Parti’de temerküz etmiş olması, kamu etiğinin ve siyasi etiğin yeniden ve bir arada gözden geçirilmesini gerekli kılıyor.
‘Milletvekili aday adayı oldum, geri döndüğümde bürokrasideki kariyerimi daha ileri taşırım’ anlayışına bir set çekmek ve devletin tarafsız kamu hizmeti vermeyi sürdürebilmesine gölge düşürmemek gerekiyor. Bunun için de ilk olarak atılması gereken adım, iktidar iddiası olan tüm siyasi partilerin kendilerinden aday adayı veya aday olup da seçilememiş bürokratların kamu görevindeki ilerlemelerini etik değerler çerçevesinde takip edecekleri mekanizmaları kurmak ve bunu sadece bürokratlarla sınırlamadan diğer meslek grupları için de genişletebilmektir.
İster kamu görevlisi, ister müteahhit, isterse işsiz olsun, seçilme hakkı herkes için anayasal bir haktır, ancak yasaları işler kılmak için önşart, kamu vicdanını incitmemektir.
Her türlü siyasi oportünizmle mücadele
Her türlü siyasi oportünizmle mücadele
Aday adaylığını ve adaylığı kamu kariyerinde bir basamak olarak kullanmak isteyebilecek olan bürokrata da, ‘Yarın öbür gün iş alırım, köşeyi dönerim’ gayesi güden müteahhit veya iş insanına da, milletvekili seçilip zenginleşene de, kısaca siyaseti bir rant alanına dönüştürüp iktidar üzerinden şahsi menfaat sağlama eğilimine karşı tüm siyasi partilerin, kamu etiği ve siyasi etik çerçevesinde yeni bir yaklaşım ortaya koyması gerekmektedir. Siyasetin istismarının önüne geçebilmek için, aday adayları hangi meslek grubundan geliyor olursa olsun, iyi ve kötü yaklaşımların birtakım etik değerler çerçevesinde ayırt edilmesine yaklaşılmasının önünü açabilmek için her türlü siyasi oportünizmle mücadele edebilecek azim ve kararlılığa sahip olmaktan çekinmemek lazım.
Can Ozan Tuncer
Can Ozan Tuncer
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder